İnsan bazen
bırakmak ister. Her ne kadar kendini zorlasa da bırakamaz. Hayatını bir kenara
çekilip izlemek her zorluğa karşı dik durmak ister. Hayat o kadar zor gelir ki
insanın üzerine ayakta durmaya ne kadar çalışsan da tek başına hiçbir şeyin
üstesinden gelemez.
Bazen bir
kuş olmak ister. Sonsuz gökyüzünde dolaşmak, kimsenin baskısı altında kalmamak
istersin. Bazen de bir köpek. Sahibine o kadar bağımlı olursun ki o nereye
gitmek isterse sende onunla beraber olursun. Ama hesaba katamadığı o içindeki
ses ile hayallerinden ayrı düşürür seni. Olmak istediğin yerde kendini
bulmazsın. Onlarca yıl çabalamaya rağmen yolunun üzerinde seni durduracak bir
engel ile karşı karşıya gelirsin. Hayata yeni atılmaya başlamışken kendi
kararların ile geleceğine adım adım giderken yolunda birçok engel ile
karşılaşırsın.
Hayat zaten
bir engel değil mi insan ömrüne? Bir de senin hiç düşünmeden verdiğin kararlar
ile engel büyüyor geçilmez bir duvar olarak çıkıyor karşına. Her gün kendini
zorlarsın ama bir fayda vermez. Ayakta durabilirim dersin ama nafile. Hayat
çoktan ezmiş geçmiş seni. Sen bundan sonra ayağa kalkabilecek misin?
Bu yola ilk
ailemizin kararlarını uygulayarak çıkmadık mı? Daha biz doğmadan hayatımız
belirlenmişti bile. Tek eksik bu hayatı gerçekleştirecek bir insan lazımdı yaşama.
Zaten insan ömrü iki çizgi arasında geçmez mi? Doğduğun nokta, başladığın
yaşama; öldüğün nokta, yaşamın bittiği nokta arasındaki çizgi değil midir? Ya
ikinci çizgi olarak bilinen yaşam ne oluyor...
Ailemizin
biz doğmadan kurduğu hayaller çizgisinden kurtulmak, yaşamayı öğrenmek. En
önemlisi kim ile yaşayacağınızı nereden bileceksiniz? Daha sevginin, aşkın ne
olduğunu bile bilmiyorsunuz. Hani bilmezsiniz ya kalbiniz birini, çok özlediği
diğer parçasını bulduğunda ona kavuşma hayalleri kurar ya. O kişi hiç beklemediğiniz
biranda karşınıza çıkar işte o an kalbinin atım hızı ile kendinizden
geçersiniz. İşte ikinci çizgi burada devreye giriyor.
İkinci
çizginin varlığı da şüpheli ama ne yapacaksın? Haftalarca, aylarca hatta
yıllarca konuştuğunuz bir kişi. Bir gün normal bir şekilde senle sohbet etmeye
başlar. O an nedensiz yere kalbinin ritmi değişir. Ritmin değişmesi ile nefes
alamaz olur sonrada konuşamaz bir şekilde orada öylece oturursun. İlk hızlı
kalp atımıyla hayatın değişmeye başlar. Neden değiştiğini anlayamazsın. Anlamakta
zordur. Onun sana karşı hissettiği bir duygu yoksa eğer ya o başkasını
seviyorsa. Maalesef hayat hep tatlı olacak diye bir kaide yok. O an, insana
nasıl koyar bilir misin?
İşte
kalbimin ritmi değiştiği günü bile hatırlamıyorum. O kadar çok zaman geçti ki
aradan. Hiç köprünün altından akan su geri gelir mi? Zaman da aynı bu suyun
yaptığı köprüdeki şekiller gibi yıkıp geçti beni. Bazen su kendini sele
bırakarak köprüye zarar verdi. Köprü eskisi gibi sağlam kalır mı bu selden
sonra? Bu kadar kalp acısına takılıp kalan, düşünceleri ile her gün öldürdüğü
milyonlarca beyin hücrelerine rağmen ayakta kalmaya çalışırsın....
Ejderha (Mavi) 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder